31 Aralık 2009
Ah O Eski Günler ; Ya ޞimdi!

Ah O Eski Günler ; Ya ޞimdi!

Aile ; dost ; arkadaş meclislerimizde bir araya geldiğimizde dilimizde "Ah o eski günler" nerede diye söylenir dururu. Henüz tadındaydı her şey böyle değildi. Her şey renksiz ve sadeydi. Hayat aile iki renkten oluşmakta idi. Meclislerimizde bir araya gelindiğinde ne zaman daire alacağımız ; ne zaman araba değiştireceğimiz ; kaç para maaş aldığımız konuşulmazdı. "siyah ve beyaz" yaşamımızda mutluluklar vardı. Başköşemizde renkli TV ;ler yoktu. Gerçi artık o kara kutuyu da beğenmeze olduk ; evinde plazması olmayan dostlarımızı hafif görür olduk. Misafirliğe giderken başımızı kaşır olduk ; hanımefendi diziyi küçük ekranda izleyemez oldu...

Sabahın seher vaktinde kuş cıvıltılarıyla uyanırdık ; büyüklerimiz bize güneş doğduktan sonra kalkanın üzereine rahmet düşmez derlerdi. Güneşi ayakta karşılardık. Gün bizi dantel gibi işlemeye başlardı. Kuşluk vaktinde mızrak gibi üzerimize işleyen güneşte koca çınarın gölgesine uzanır gözlerimizi ve yorgun bedenlerimizi dinlendirirdik. ޞimdi ne çınar nede gölgesi kaldı. Tabi nede yorgun bedenler ; artık canlı ayakta gezen ölü bedenler taşıyoruz...

Ya şimdi?

Seher vaktinde tatlı uykudayız. Ne yattığımız saat nede kalktığımız saatler belli. Aile ile birlikte olmayı ; paylaşmayı unuttuk. Eskiden yemekler yerde yenirdi. Önce güzel sofra bezleri serilir üzerine sini
konur ; etrafına diz çökülür baba beklenirdi. Sinide nevale ; taam çeşitleri karnımızı doyururdu. ޞükür ve hamd edilirdi. ޞimdi lüks masalarda ; envai çeşit yemekler ; ekmekler ; taamlar var. Ama birlik ;
beraberlik yok. Baba beklenmeden yenir televizyondaki diziye yetişilir ; ekmekler yarım bırakılır ; geriye kalanda çöpe gider. Ve sofradan kalkarken hala açız diye söyleniyoruz ; yüzlerimiz buruşuk ;
kaşlarımız çatık...


Eskiden esnaf dükkânını açınca kendisi siftah yapar ; sonrada komşusu siftah yapsın diye müşterisini komşusuna gönderirdi siftah yapsın diye...

Ya şimdi? Komşular karalanmakta ; suizanda bulunmakta ; kötülenmekte ; ne kadar dedikodu varsa yapılır. Tuz ekmek hatırı diye bir şey vardı eskiden? Bu hatırı sayarlar ve ahbaplarının kabahatleri ;
bu tuz ekmek hatırına bağışlanırdı ; üzeri örtülüp ; nasihatler edilirdi. ޞimdi ise ; ayıplar tellal eşliğinde bütün mahalleye ; iş yerine ; eş-dost meclislerinde ilan edilir ; süslenerek anlatılır.

Ekmek kırıntılarının yere dökülmemsine belki her zamankinden daha fazla dikkat edilirdi. Ekmekler ; yemekler çöpe atılmazdı. Ekmekler ekmek gibi kokardı. İçinde hile olmazdı. ޞimdi ; yarısı yenip diğer
yarısı çöpe atılmazdı. Dudaklar ekmekle silinmezdi. "Bu ekmek bayat yahu!" deyip saygısızlık edilmezdi. Yenemeyecek derecede olanlar ıslanarak kuşlara verilirdi. ޞimdilerde beklide açlıktan kıvranan siyah inci gözlü Afrika ülkelerinin garip ; yetim ; fakirlerini doyuracak kadar ekmeğimiz çöplerde israf olmakta. Sadece ekmeklerimiz mi?


İnsanlığımız ; neslimiz...
İnsani duygularımız...
ޞefkat ve merhamet duygularımız...
Sevgi ; edep ; saygı ve hayâ duygularımız...
Düşüncelerimiz ; fikirlerimiz...
Eskiden bu kadar bolluk ; çeşit yoktu...
Ama şükür vardı ; hamd vardı!..

Ama...

Henüz bereket vardı...
Henüz tevekkül vardı...
Henüz tefekkür vardı...
Hamd ve şükür vardı...

Ya şimdi?

Siz! Allah ;ın rahmetini ve bereketini nasıl kaldırdığını sanıyorsunuz?
Bir eskiyi birde şuan yaşadığımız anı birlikte düşünelim?
Düşünelim ki...
Düşündüğümüzde avuçlarımıza ne düşecek...
Düşüncenizde daima tefekkür olsun!...

23:27 Ercan GÜMÜŞž 31.12.2009

Bu yazı 2539 kişi tarafından görüntülendi.

Yorum Ekle

Tüm alanları doldurmak zorunludur