30 Aralık 2011
İnsan haklarından oyun hamuru yapmak

İnsan haklarından oyun hamuru yapmak

Bir mesele ele alınırken özü teşkil eden ve biçime yönelik iki boyut sürekli yürürlüktedir. Özle ; biçim/usul arasında tezat teşkil eden herhangi bir açmaz oluştuğunda neticeyi de ilgilendiren çıkmazlar ortaya çıkar.

Dünyanın hemen her yerinde ; sosyal ve siyasal konular konuşulduğunda ; genelde özün önemine ortak olan usul ihmal edilir ve tartışma muhteva üzerinden yerini güncelin kışkırtıcı cazibesine bırakır.

İsim ve konu belirtilmeden ; genel bir mantık oluşmuyor; yanlış ve doğru yaklaşım teori üzerinden ayırt edilemiyorsa ; orada bir sıkıntı var demektir.

Geçmişe dair veya güncel ; herhangi bir konudan bahsedilirken inanç ve düşüncelerini ortaya koyan biri varsa ; aynı güvenle buna karşıt tezin/tezlerin ortaya çıkması ; ifade özgürlüğünün varlığına delalet eder. Tezlerin sayısını sınırlandırmak ; tezlerin birinin veya bazılarının konuşulmasını yasaklamak ; ifade özgürlüğünün orada olmadığını göstermekle kalmaz ; ortaya çıkan halin faşizm ortamı olduğunu da belgeler.

Görüşler konuşulmayacaksa ; tartışma olmayacaksa doğrular nasıl ortaya çıkabilir? Her görüş aynı serbestlik ve özgüvende kendini ortaya koyduğunda insanın seçme yeteneği ; zengin bir zeminden neşet etmiş olur.

Tabii Hukuk ; insanlık mücadelesinde ; iki insanın karşılaştığı mekânda başlar. İlahi kökle tecrübenin buluştuğu yerde varlık kazanır. Evrensel Hukuk normlarını oluşturan ; Evrensel Bildirge ;nin ve onun bir yansıması olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ;nin muhtevasında açık hükümle yer alan ; insanın suçunun bağımsız mahkeme tarafından ispatlanana kadar suçsuz oluşu ; bize yabancı değil. İslam Hukuk anlayışında bu bakış ; insan ilişkilerine yansıyan ; gündelik dolaşım içindedir. Adalet duygusunu diri tutan ; hukuku pratiğe taşıyan benzer ilkeler İslam toplumlarını kaosa düşmekten korur ; yıkılmış bir toplumun elinden tutar ; kaldırır.

Ortaçağ Avrupa ;sında engizisyon zihniyeti ; mahkemeye düşen her sanığı suçlu kabul ederdi. Sanık suçsuzluğunu ispat etmek zorundaydı. Öte yandan hâkim de sanığa karşı mahkemeden yana taraftı ve şüphe sanığın aleyhine delalet etmekteydi. Aydınlanma ; bu zulmün taşınmazlığının itici gücüyle ortaya çıktı. Kıta Avrupa ;sında zihinsel karakterin ortaya koyduğu algı ; engizisyon zihniyetinin aşıldığını değil ; jakobenlikle yeni biçim kazandığını gösterir. Benzer tavır içinde jakobenlik kişiye "iyilik" adına baskı yapmayı ; şiddet uygulamayı meşru kabul eder. Burada baskıya uğrayan kişinin iradesi yok sayılır ; dahası iyi ile kötüyü ayırt edemeyeceği üzerinden hareketle ; dayatma ve şiddet meşrulaştırılır. Jakoben öznenin doğruya sadece kendinin ulaşabileceği önyargısı tartışma dışı tutulur. Fransız aydınlanmasının dayatmacı bu tavrı ; onu izleyen akımlara da yansımıştır. Kemalizm bu izleğin öncü akımlardan biri.

Güncel kararların sadece o güne ait olmadığını ; arkada yüzlerce yıllık birikimin ; alışkanlıkların ; algının bulunduğunu söylemeye çalıştık. Buradan hareketle ; Fransız Parlamentosu ;nun aldığı kararın ; nasıl bir zihni arka plana ait olduğunu anlatmaya çalıştık.

Bugüne Fransız Parlamentosu ;nun aldığı kararda ; Fransa ;da ; kim herhangi bir ülkede herhangi bir azınlığa soykırım yapılmamıştır derse ; bir yıl hapis cezası ve kırk beş bin avro cezaya çarptırılacaktır.

Bu karar ; ifade özgürlüğünü yok eden faşizan bir karaktere sahip olduğu gibi ana metinlerde geçen temel hak ve özgürlüklerle taban tabana zıtlık teşkil etmektedir. Herhangi bir mahkeme bile böyle karar almaz. Mahkeme ; böyle bir fiil olmuştur veya olmamıştır diye karar verir ve cezası varsa ortaya koyar. Burada parlamento ; savunma hakkını kullandırtmayan ve yetkisini olmadığı alanda karar veren ; tamamen siyasi ve bağımlı mahkeme durumuna düşmüştür.

Yaşama hakkı ; din ve vicdan özgürlüğü ; düşünce ve ifade özgürlüğü insana ait temel haklardır ve hiçbir kurum ve kuruluş tarafından oylamaya tabii tutulamazlar. Temel haklar karakter itibariyle insanın varlığına tekabül eder. İnsan; bedeni ; manevi-fikri varlığıyla bir bütündür. Temel haklar her insan için her zaman ve her mekânda geçerli olma durumundadır.

İfade özgürlüğünde iki kıstas aranır; hakaret içermeme ve şiddet kullanmama. Biçimsel bu iki kritere dikkat edilerek söylenecek sözlerin kışkırtıcı olabileceği ; kulağın alışık olmadığı sarsıcı görüşleri içereceği ; bizzat AHİM kararları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleriyle ve özellikle Kürt sorunuyla ilgili Türkiye eleştirisinde aşina olduğumuz bir durum.

Ortaya çıkan çıplak durum şudur ki; Batı insan haklarını ; sorunun çıkmadığı günlerde ve özellikle de kâğıt üzerinden seviyor. 11 Eylül ;den günümüze yaşadığımız süreç ; bunun binlerce örneğini önümüze koyuyor. Sorun bir başka kıtada yaşarken hakları savunmak kolay. İkiz Kuleler saldırısı sonrası bütün haklar ilga edilerek ; yapılan ayrımcılık ; Batı dışı dünyanın bu konudaki endişesini doğruladı.

Sonuç gösteriyor ki ; boş kâğıt üzerinde güzel sözler yazmak bir anlam ifade etmiyor. Fok balıkları için uğraş verirken ; hedef seçmeyen silahlarla binlerce insan cansız yere seriliyor. Ekmek bulamayan Ruandalı ;ların ellerindeki gelişmiş silahlar yerden mi bitmiştir? Yoksa hak ve özgürlük metinlerinin yazıldığı matbaalara komşu silah fabrikalarında mı imal edilmişti.

"İştir insanın aynası lafa bakılmaz" derler. İnsan haklarını korumak ve uygulamaya koymak için kalpte yerleşik bir değere ihtiyaç var. Hiçbir şart ve ortamda değişmeyen "ilke" ortada yoksa ; insan hakları oyun hamuru gibi siyasetin bir parçası haline gelir ; bugün olduğu gibi.

İnsan haklarının ahlaka ihtiyacı var. Bir insanda bütün insanlığın varlığını gören ; bir duyarlılığa ihtiyaç var.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ;nin alacağı karar merak konusudur. Mahkeme alacağı kararla ; aynı zamanda kendisi hakkında da karar vermiş olacak.

Ahmet MERCAN / Dunyabulten.net
Bu yazı 1991 kişi tarafından görüntülendi.

Yorum Ekle

Tüm alanları doldurmak zorunludur