Zor zamanlarda yaşıyoruz budur en büyük gerçek. Üstelik her kimin bedduasını aldıysak bilmiyorum; ilginç zamanlarda yaşıyoruz. Çinlilerin en ağır beddualarından birisi de şuymuş: ?Seni gidi ilginç zamanlarda yaşayasıca seni!?. Üç asır önce ecdadımızın daldığı derin uykudan uyanır gibi olduk da farkına vardık nasıl bir çağda yaşadığımızın. Beğensek de beğenmesek de tehlikeli ve belirsiz zamanlarda yaşıyoruz. Yüzyıllardır üzerimize yapışıp kalmış zillet tortularından bir an evvel arınma mecburiyetiyle karşı karşıyayız. Tüm dünyayı anavatanımız olarak kabul ettiğimiz? Hilal?in hançeri olduğumuz? Batı?nın vadilerinde ezanlarımızın çınladığı? Endülüs?ün has bahçelerinde şiirler şarkılar terennüm ettiğimiz günler çok uzaklarda kaldı. Kervanımız dağıldı? boynuz büküldü.
Şimdi bu zilletten izzete? zevalden kemale ermenin yeniden taliplisi olmaktan başka çaremiz yok! Bizi halifesi olarak en güzel biçimde yaratan Rabbimiz de bizden bunu istiyor? yeryüzünün dört bir yanında zulme düçar olanlar da bunu bekliyor. Bu aynı zamanda? bizden sonra yeryüzünde yaşayacak olan nesillere karşı da gereğini yapmakla sorumlu olduğumuz? ödememiz gereken bir borçtur.
Zaman kılıcı kudretli ellerine yar olmuş; gönül tarlalarına sulh ve selametin tohumunu ekmiş? secdesinden toprağın bahtı açılmış; eski meyhaneleri dağıtmış; Hak küpünden gül renkli şaraplar içmiş? tırnağı dünyadaki düğümleri ve sorunları çözmüş bir toplum olarak çok ağır bir sorumluluğa sahibiz. Bizden öncekiler? Üstad Necip Fazıl?ın deyimiyle ?Güneşi ceketlerinin astarı içinde kaybetmiş?? kişiler olsa da; aynı ithamla bizler de karşılaşmamak adına muhakkak büyük bir gayret sarfetmeli bu ölüm uykusundan uyanışa ivme kazandırmalıyız.
Bu uyanışı başlatacak? yeniden kervanları yola revan edecek olanlar ise büyük ve ulvi bir dava etrafında? cihad bilinci ile toplanan? yaptıkları işi sadece ve sadece Allah rızası için yapan? yeryüzü Hakkın yüzü olana dek? adaletle dolup? tüm ezilenler haklarını alana kadar mücadele edecek kapasiteye sahip olmalıdırlar. Tüm bunları yaparken de kendilerini çağın gerektirdiği tüm kalitelerle de donatmalıdırlar. Bir önceki yazımızda anlatmaya çalıştığımız temel bilgilerin yanında yabancı lisan bilgisine de hem bilimsel hem de sözel olarak sahip olmalı kendini? bağlısı olduğu davayı anlatacak? yayacak kaliteye sahip olmalıdır.
Osmanlı?nın Duraklama Dönemi?yle birlikte özellikle diplomasisine yön verenler lisan bilmeleri hasebiyle devamlı ecnebi unsurlar olmuş? bu da birçok kez devleti zaafa uğratarak birçok masabaşı ihanetlerine ve kayıplara neden olmuştur. Lisanla alakalı bir fikir öne sürdüğümde ve öneride bulunduğumda aklıma sürekli ünlü ressam ve şairimiz Bedri Rahmi Eyüboğlu?nun dizeleri aklıma gelir:
?En azından üç dil bileceksin