15 Eylül 2010
Hayat ne öğretiyor?

Hayat ne öğretiyor?

Eylül ayı ile sonbahar mevsimine ; sonbahar ile yeni bir döneme daha başlıyoruz. Okullar açıldı ; yazlıkta olanlar döndü ; kısa veya uzun tatiller yapıldı ; dinlenildi ; enerji toplandı.

Yaz dönemi boyunca yaşanan deneyimler kimisi için mutlu ve güzel ; kimisi için zor ; mutsuz ; keyifsiz kelimeleri adı altında etiketlendi. Yaşadığınız deneyimler olumlu yada olumsuz olsa da hiç "ne oluyorsa en mükemmeli oldu ve yaşanan bu olay benim için gerçekleşti" dediniz mi?


Ne yaşarsanız yaşayın hiç teşekkür ettiniz mi?

Biliyorum ki şu an nasıl yani? Diyorsunuz. Ben nasıl bir acı yaşadım biliyor mu acaba ; sevdiğim bir insanı kaybettim ; öldü ; işimden atıldım ; paramı kaybettim ; boşandım ; terk edildim vs... gibi birçok deneyiminizi arka arkaya sıralayacak ; bunun karşısında mı teşekkür etmeliyim diye yazdıklarımı belki de sorgulayacaksınız.

Neden hep güzel olduğunu düşündüğümüz konularda teşekkür ederiz ya da şükrederiz.
Olumsuz yaşanan şeyler bizi büyütmez mi ; bizi geliştirmez mi? Daha kararlı olmamızı sağlamaz mı? Kendi gücümüzü yapabileceklerimizi görmez miyiz? O zaman neden onlara da teşekkür etmeyelim.

Bir güne nasıl başlıyoruz?

Sabah uyandığımız andan itibaren önce kendimizle ilgili konuşmaya başlıyoruz ; ya yorgun ya iyi hissediyoruz kendimizi ; güzel yada çirkin ; giydiğim yakıştı yakışmadı sonra o günkü programımızla ilgili ; insanlarla ilgili birçok düşünce geçiyor aklımızdan hatta bunları sesli olarak bile söylüyoruz. Hiç düşüncelerinizi ağzınızdan çıkan sözleri takip ettiniz mi? Kendinizi dinlediniz mi? Olumlu olumsuz bir gün içinde söylediklerinizi yazsanız ne kadar çok olumsuzluğu çağırdığınızı belki de ne kadar az olumlu düşündüğünüzü daha rahat göreceksiniz..

Hem insanlar ; hem yaşanan olaylar karşısında birçok yorumlar yapıyoruz. Zihnimiz devamlı üretiyor. İyi-kötü ; doğru-yanlış ; güzel-çirkin ; başarılı-başarısız ; öfkeli-sevgi dolu ; haklı-haksız gibi.. Bu yorumlar basıl oluşuyor?
Kime göre ; neye göre doğru yada yanlış diyoruz?
Nasıl ; nereden bakıyoruz ve görüyoruz?
Dinlemeyi ; anlamayı ; görmeyi biliyor muyuz?
Empati kurabiliyor muyuz?
Kaç kişi yorum yapmadan tarafsız kalarak aslında bir gözlemci gibi yaşamın içinde var olabiliyor.

Her şey olması gerektiği gibi en mükemmel haliyle olur. Yaşadığımız her olay bir dersimiz olarak karşımıza çıkar. Yaşanan olaylar tek bir insanın deneyimi değildir birçok insanı kapsar.

Kötü diye adlandırılan bir olay için kaç defa dönüp baktığımızda iyi ki öyle olmuş dediğiniz hiç olmadı mı? Çok haklı dediğimiz bir insan için sonradan bu da aslında yanlış yapmış dediğimiz kim bilir kaç olay yaşanmıştır. Ne kadar sevgi dolu dediğimiz insanların içinde nasıl fırtınalar koptuğunu öfkesini nasıl bastırdığını bilebilir miyiz? Öfkeli bir insanın içindeyse ne kadar büyük bir sevginin olduğunu ; sevilmeye ilgiye ne kadar büyük bir ihtiyaç duyduğunu hiç görmediniz mi? Yada yaşanılan bir olayda bu kadar güçlü ve soğukkanlı olduğumu ;bu kadar çok çözüm üretebileceğimi hiç bilmiyordum..demediniz mi?

Birisi için çok başarılı deriz ; halbuki başka birisi için çok normal olan bir şeydir yada diğer bir insan başarı bunun neresinde ; olması gereken gerçekleşti ; diyebilir.

Her insan yaşadığı bir olayda kendisine göre bir yorum yapar. Bu yorumu ailesi ; geçmişi ; deneyimleri ; duyguları ; korkuları ve yaşam şekliyle değerlendirir. Yaşanan bir olay birçok kişiye hizmet eder. Birisi için kötü olan diğeri için iyidir. Biri kazanır biri kaybeder. Biri mutlu ; biri mutsuzdur. Biri işten atılır üzülür diğeri o işe girer sevinir. Biri şirketi için çok büyük bir iş kapar başka biri o işi kaybeder. Yaşadığımız her deneyim bize ve çevremize çok şey öğretir.

Hayat bize karşı değil hiç bir zaman da olmadı. Yaşadığımız olaylarda neyi neden kendimize yaşattığımızın farkına varırsak ; davranış şeklimizi değiştirirsek ; dersimizi tamamlar bir daha yaşamayız. Duygularımızla ; bedenimizle ; zihnimizle ; ruhumuzla barışmak huzurlu olmamız için yaşanır her deneyim. Önemli olan derslerimizi kabul etmek ; görmek ; anlamak ; geçmektir.
Peki yaşanan bir olay bize neler anlatıyor nasıl bakmalıyız ne görmeliyiz nasıl davranmalıyız?
Bir kanser hastası örneği verelim. Kanser olan kişi sadece kendisi bu hastalığı deneyimlemez. Ailesi ; çevresindeki insanlar bu olay karşısında deneyimlerini yaşamaya başlar.

Yaşanan ne olursa olsun hayat bize şefkat ve sevgi ile bakar. Deneyimlerimizi bu sevgiyle yaşarız. Çok kötü bir şey oldu diye yorum yapan ise bizim bakış açımızdır.

Hasta olan kişi bir seçim yapar hayatı ile ilgili. Hayattan bir şekilde vazgeçmiştir. Kırgındır ; üzgündür ; öfkelidir. Öfkesi ve kırgınlığını iyileştirmesi için belki de birçok mesaj bu kişiye verilmiştir. Ama kişi bunu anlamaz ; hep öfkeli ortamlarda kırgın ve üzgün olmaya devam edeceği deneyimler yaşar. Daha çok sinirlenir ve neden benim başıma hep bunlar geliyor diye herkesi ; yaşamı ; suçlamaya devam eder. Yine kişi anlamaz. İçindeki öfkenin büyüklüğü hatırlatılır bu kişiye ; bırak öfkeni kızgınlığını ; ihtiyacın yok buna ; bırak ; denir. Ama Öfke gittikçe büyür ele geçirir kişiyi. Onu yönetmeye başlar. Bedenine iyice yerleşir. Sağlıklı olan hücreler öfkeli ; kızgın hücrelere teslim olur. Kanserli olan ve bu şekilde yaşayan o kadar çok danışanım oldu ki. Hayatlarında öfkeli olduğu insan için "ölürüm de affetmem" diyen kişiler. İşte böyle bir durum karşısında hepimizin dersi başlıyor. 5 sene önce ilk danışanlarımdan birisi kanser hastasıydı ; çalışmalarımızda hem iş ortağı hem akrabası olan kişiye o kadar kızgın ve öfkeliydi ki AFFETMEYECEОİM diye gözlerimin içine bakarak konuşurdu ; öfkesi gözlerinden akardı. Bu işe ilk başladığım zamanlar ; kendime göre bilebildiğim ve yapabildiğim kadarıyla durumu iyileştirmeye ; anlatmaya çalışıyordum ; ailesi perişan herkes üzülüyor ; acıyor ; çaresizliği yaşıyordu. Oğlu ; annesi elinden geleni yapıyordu. Hastaneler ; farklı doktorlar ; mükemmel bir bakım ; yurtdışından getirilen ilaçlar vs. her şeye rağmen bu kişi tüm hastalığı boyunca öfkesini bu sefer kendi ailesine saçıyordu. Hastalığının sonlarına doğru ne kadar yumuşamış olsa da affetmeyi red ediyor ; hastalığı ilerliyor ; acıları ağrıları daha çok artıyordu. Hayattan vazgeçmiş bir insan ; kızgın olduğu kişinin cenazesine gelmesini bile istemeyen ve bunu vasiyeti olarak belirten bu kişi ; bu kızgınlık ve öfkeyle yaşama veda etti.

Ailesinin dersi başladı ; babadan kalan bu kızgınlığı devam ettirdi. Öfke katlanarak büyüdü. Suçlamalar kızgınlıklar havada uçuştu. Oğlu babadan kalan işi bıraktı ; en son babanın gözlerinde gördüğüm aynı öfke artık anne ve oğuldaydı. ޞimdi ne durumdalar bilmiyorum. Ama artık herkesin seçimine saygı duymayı ve herkesi olduğu gibi kabul etmeyi öğrendim. Bu süreçte ben ise birkaç ay kendime gelemedim. Kendimi başarısız ; yetersiz ve kaybetmiş olarak gördüm. İlk kanserli danışanımı kaybetmiştim. Bu olayın içine girmiş çok ağlamıştım. Bir dönem yapmış olduğum işe küstüm. Bırakmayı düşündüm. Bir daha kanserli hasta almayacağım diyordum ; ben bunu söyledikçe devamlı kanserli hastalar beni aramaya başladı. İşte o zaman ne oluyor ve neyi görmüyorum dedim ; kendime döndüm ve o dönemde ne yaptığımı gözlemledim. Bu kişiyle çalışmalarımda onu anlıyor ve olduğu gibi kabul ediyordum ; işin iyi tarafı buydu. Kişi kendini anlaşılan kabul edilen olarak görüyor ve kendisini benim yanımda çok rahat hissediyordu. İlk defa birileri onu anlamış ve kabul etmişti. Bu ona huzur ve rahatlık veriyordu. Ama iç dünyamda ise tamamen olayın içine sokmuştum kendimi ; farkında bile olmadan yapmak istemediği bir şeyi yapmasını istemiştim. Nasıl affetme gerçekleşebilirdi. Ne yapabilirdim diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Benim için doğru çünkü buydu. Affetmesi gerekiyordu. Onun yaptığı yanlıştı. Kendi doğrumu yaşamak istemiştim. Kanserli durumundan dolayı onun için üzülüyordum. İyi olmak istemeyen bir kişiyi iyileşmesi gerektiğine ; yaşaması gerektiğine ikna etmeye çalışmıştım. Kendi iç dünyamda bütün bu duygularla yorgun düşüyordum. Bütün bunlar o kadar çok şey öğretti ki. Önce insanların seçimlerine ve deneyimlerine saygı duymak gerektiğini öğrendim. Kimseyi yapmak istemediği bir şey konusunda değiştiremeyeceğimi ; herkesin kendi seçimlerini yaşama hakkı olduğunu öğrendim. Kimseyi iyileştiremeyeceğimi kişinin yaşamış olduğu deneyim ne olursa olsun hasta veya mutsuz ; parasız veya işsiz bu durumu ancak kendisi seçerse iyileştirebileceğini gördüm. Sadece yapılan seçim için ne olursa olsun destek olabileceğimi ; süreci kolay ve rahatlıkla geçmesine yardımcı olabileceğimi öğrendim. Ölüm ve vazgeçişlerin saygıyla sevgiyle kabullenilmesi gerektiğini gördüm. Bu kişiyle çalışırken kendisinin ve ailesinin de bana söylediği gibi son iki ayında ona en büyük mutluluğun ve huzurun benimle geçirmiş olduğu saatler olduğunu ; tekrar tekrar duyunca aslında sadece olanı olduğu gibi kabul etmek gerektiğini ; yaşananlara anlayış ve şefkatle bakmak olduğunu anladım. Doğru ve yanlış yoktu. Bu kanserli kişi yaşamındaki insanlara ; hepimize çok büyük bir ders veriyordu. Babanın içindeki öfkesi ailesini sarmıştı ve ailenin dersi başladı. Anne ve oğul hatta diğer akrabalar bu yaşanan kanser deneyimi ve ölüm karşısında nasıl davranacaklar ; isyan mı edecekler ; intikam mı alacaklar ; öfkeyi bitirecekler mi devam mı ettirecekler. Seçim tamamen aileye aitti ; onların dersleri devam ediyordu.

Ben ise öğrendiklerimle bana gelen kişiye ilk soru olarak iyi olmak istiyor musun ve iyileşmeyi kabul ediyor musun? diye sormaya başladım. Cevaplar ne mi? Belki inanamayacaksınız ama çoğu bilmiyorum diyor. Sanki bu hastalıkla besleniliyor. Bunu da kabul etmeyi öğrendim.

Yaşadığım bu kanser deneyimlerinin beni babamın kanserine hazırladığını bu süreçte nasıl davranılması gerektiğini gördüm. 2 yıl önce babamla hastalık dönemi ve vefatı ile birlikte ; yaşanan her şeyin bir anlamı olduğunu ve bizi hep büyüttüğünü ilerlettiğini ve her anın bize hep güzel öğretiler içinde bulunduğunu ; bu yüzden öğrendiklerimin ailemle birlikte bu dönemi çok daha rahat geçirmemize yardımcı olduğunu gördüm ve ne yaşanırsa yaşansın teşekkür etmek gerektiğini öğrendim. Acıları üzüntüleri bakış açımızı ve duruşumuzu değiştirerek nasıl iyileştirebileceğimizi gördüm. Kabullenmenin ne kadar büyük bir güç olduğunu anladım. Merhamet şefkat ; sevgi ve anlayış duygusunun yüceliğini muhteşemliğini iyileştirici gücünü gördüm ve anladım.

Daha sonra kansere tutunan çok insan oldu ; birkaç tanesi iyileşti ; bazıları tedavilerine devam ediyor ; iki kişiyi ise bu Ağustos ayında kaybettik.

Çok değerli olan bir ağbim dediğim kişi ; ilk danışanım gibi affedemiyorum dedi her şeyi bile bile bir ay içinde tüm öfkesiyle yaşama veda etti.

Aslında kanserin sadece bir araç olduğuna inanıyorum. Hayattan vazgeçtik mi hayat bize anlamsız gelmeye başladı mı öfke ; kızgınlık duygusuyla başlayan kanser tamamen bedene yayılıyor ve vazgeçişimizle birlikte yüzümüzü ölüme dönmüş olarak adım adım bu hayattan gidiyoruz ama hiçbir şey bitmiyor sadece yeni bir başlangıca merhaba diyoruz.

Çok sevdiğim bir arkadaşımın sevgili annesinin deneyimi çok daha ilginç.1.5 sene önce pankreas kanseri teşhisi kondu. Zamanın bir noktasında içine yerleştirmiş olduğu öfke tıpkı diğer kanser hastaları gibi aslında dışarıdan bakıldığında dünya güzeli ; eğlenceli ve harika bir kadının bedenine yerleşti. Hayata çocuklarına olan sevgisi neşesi o öfkeyi bırakmadığı için kanser olmasına engel olamadı.. iç dünyasında hatırladığı ve unutamadığı anılar çoğu zaman gece gündüz onu ele geçiriyordu. Sonuç kanser olarak çıktı. Doktorlar 1-2 ay ömrü kaldı dedi.
Çok sevdiğim bu arkadaşım bana ilk gelip bu haberi verdiğinde annem olmadan yaşayamam onu bırakamam kaybedemem duygusunu yaşıyordu.

Arkadaşımın annesine olan sevgisi ; her şeye rağmen iyi olacağına dair duyduğu inanç ; annesinin kızına ailesine olan sevgisi ; tekrar yaşama arzusu ve hepsinin inancı ile bir mucize gerçekleşti. Mucizenin kapısını aralayan annenin iyileşmeyi seçmesiydi.

Doktoruyla el sıkıştı. Sana ve tedavine güveniyorum ;inanıyorum iyi olmayı seçiyorum ; dedi. Tüm yardımları kabul ediyorum dedi. Bu cümleler akışı değiştirdi. Bütün tedaviler çok hızlı ve mükemmel sonuçlanmaya başladı. Doktorları hayrete düşürecek şekilde kanserli tek bir hücre kalmadı. 1 ;5 sene içinde hayata dair yapamadıkları her şeyi yaptılar doya doya en güzel vakitleri geçirdiler. Fakat Ağustos başında tekrar kendini yorgun hissetmeye başladı..Yapılan tetkiklerde tüm sonuçlar negatifti. Doktorlar kanserli tek bir hücre yok ; şeker kalp tansiyon hiçbir sorun yok her şey normal yaşanılan psikolojik bir durum dendi. 1 hafta hastanede kaldı. Hayattan vazgeçen bir kişi için arada yapmış olduğu bir seçim ile ; inancı ile sanki 1.5 sene bir armağan olarak verilmişti onlara. Sanki ertelediklerinizi ; yapamadıklarınızı yapın içinizde bir şey kalmasın denmişti.

Bu süreçte her şey en mükemmel haliyle gerçekleşti gerçekten kimsenin içinde yaşanmamış hiçbir şey kalmadı. Anne ; yaşamdan vazgeçtiğini herkesin anlamasını ister gibi hastane odasında kendinde değilken söylemiş olduğu bir sözle "oyundan çıkıyorum" sözüyle yapmış olduğu bu seçimi ilan etmişti ; saygı gösterilmesini bunu herkesin bilmesini ister gibi söylenmişti. Nedret ablam seçimini yaptı ;vazgeçti. Huzur içinde yatsın...

Ailesi ise yaşanılanları olduğu gibi kabullenmeyi öğrendi. Arkadaşım bırakmayı öğrendi. Kaybetmiş olarak değil kazanan olarak görüyor kendini. Olanı olduğu gibi kabul ettiği için 1.5 sene armağanını kullandı. İçi huzurlu ve rahat ; annesi ve kendisi için her şeyin en güzelini yaptı yaşadı ve yaşattı. Yaşama dair ertelemelerini bıraktı. Daha bir çok duygusuyla barıştı.

Yaşam içinde yaşananlarda ölümde bize hep bir şeyler hatırlatıyor ve öğretiyor. En kötü olarak gördüğümüz olaylar bile işte bizi böyle büyütüyor.. Başımıza ne gelirse gelsin olanı olduğu gibi kabul edelim. Sonra bu durumla ilgili nasıl davranacağımıza ne yapmamız gerektiğine dair bir seçim yapalım. Ayrılma cesareti gösteremediğiniz işinizden atıldığınız için yaşama kızacağımıza teşekkür etmeliyiz ; sizin için belki de çok daha güzel bir plan oluşuyor ; harika bir iş sizi bekliyor. Yaşadığımız olaya Kızgınlık ve öfke duyarsak ; bu duygumuz yeni işin bize gelmesine engel olur.

Ayrılamadığınız eşiniz sizi terk ediyorsa izin verin gitsin ; sizin için bambaşka bir plan olduğunu bilin. Ne oluyorsa sizin için oluyor ; her olay bir duygunuza hizmet ediyor.Her olayda bir duygu iyileşiyor. Her olayda size ait olan bir parça iyileşiyor ve yerine oturuyor.

Paranızı kaybediyorsanız bırakın hastalıklara gideceğine bu şekilde gitsin ama yaşadıklarımız karşısında neden bunu kendimize yaşattığımızı görüp anlayalım....ne kadar para kaybettin ; o parayı kendinden sakındın mı ; para kaybetme korkun mu var? nedir altta yatan sebep ; farkındalıkla yaşayalım ; hayatta hiç bir şey nedensiz değildir. Soralım çözelim ve yeniye öyle geçelim.

Hemen etiketler yapıştırmayalım. Çok kötü bir şey oldu başıma felaket geldi diye ; ne yaşanıyorsa en mükemmeli yaşanıyor ; yaşanan her şey yaşamımızdaki bildiğimiz bilmediğimiz bir çok insana dersler veriyor ; farkında olmadan bile hem kendimize hem de bir çok insana hizmet ediyoruz.

Yaşanan her olay için teşekkür edelim ve geçelim...

Sınırlarımızı bırakalım ; insanları anlayalım ; hemen yorumlar yapıp etiketler yapıştırmayalım. Tüm duygularımızla iç içe barış içinde sevgiyle yaşayalım.. Başkalarında gördüğümüz kötü olumsuz diye adlandırdığımız her şey bizde de var olan duygular. Sadece seçimlerimiz farklı..
Kimisi öfkesini içine atar ; kimisi dışarı vurur bu o insanın ne kötü nede iyi olduğunu gösterir. Bu kavramların hepsi göreceli kavramlardır. Yargılamak ve suçlamak bize düşmez. Her şeyin bir nedeni ; her olayın vermiş olduğu bir hizmeti var.Her şey insanlar için. Başarılı olduğumuz kadar başarısız güçlü olduğumuz kadar güçsüz sevgi dolu olduğumuz kadar öfkeliyiz. Bunlar bizim duygularımız...Hangisini seçeceğimiz nasıl davranacağımız bize ait.

Anlayış ; şefkat ; sevgi ; saygı dolu yaşamak için sevgi dolu kolay ve rahat deneyimler yaşamak için kendimize izin verelim.

Yeni döneme şöyle başlayabiliriz.

Önce bugüne kadar bilerek veya bilmeyerek kırdığımız üzdüğümüz tüm kişilerden özür dileyelim. Kendimizle ; yaşamla ; seçimlerimizle ; deneyimlerimizle barışalım. Her gün ; o gün ne yaşamak istiyorsak onu seçelim. ޞükrederek günümüzü kapatalım. Bu yaşamı en güzel şekilde yaşamak için kendimize izin verelim ve bunun en doğal hakkımız olduğunun bilincinde olalım. Ben her sabah uyandığımda bir seçim yapıyorum.. Tanrım bugün öyle bir gün olsun ki sevgi ; anlayış ; mutluluk ; huzur ; sevinç ve coşku yaşamımın merkezinde olsun. Tüm yaşamsal armağanlarımla bir ve bütün olarak akşam yatağıma yattığımda yaşamımda bu kadar harika insanlar olduğu için ; sevdiğim işi en mükemmel şekilde yapabildiğim ve en güzel hizmeti verebildiğim için ; sevgi dolu rahat ve kolay olan deneyimler yaşadığım için bolluk ve bereketim için şükürler olsun diyerek günümü tamamlamayı seçiyorum. Akışta ve güvendeyim. Bugün ne oluyorsa en mükemmeli oluyor ve benim için sevgiyle gerçekleşiyor olan her şey için teşekkür ediyorum ; diyerek güne gülümseyerek başlıyorum...

Sizlerde gününüzün nasıl geçmesini istiyorsanız günü kapatırken ne söylemek isterseniz onları söyleyin... Yeni bir sezonda yeni bir başlangıç yaparken; Yüzünüzü yaşama dönün ve en güzel deneyimleri sevgiyle coşkuyla yaşayın.

Tüm güzellikler sizlerle olsun.

Füsun Paşa
Yaşam Koçu
Livcon International Certified Coach
fusun.pasa@mailmedianetwork.com Bu yazı 3262 kişi tarafından görüntülendi.

Yorum Ekle

Tüm alanları doldurmak zorunludur