Başakşehir Sivil Toplum Kuruluşları Platformu olarak Başakşehirde ciddi çalışmalar yapıyorsunuz. En son olarakta 12 Eylülde yapılacak olan referandumla ilgili olarak bir basın açıklaması yaptınız ve evet oyu kullanacağınızı açıkladınız. Başakşehir STK platformu hakkında bilgi alabilirmiyiz?
Başakşehir STK Platformu Başakşehirde bulunan 40 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelerek oluşturduğu sivil bir insiyatiftir. Politik beklentilerden uzak durarak? Başakşehirin İnsanı ve manevi yönde gelişimine yön vermeyi? katkı sağlamayı hedefleyen platform yaklaşık iki yıldır faaliyetlerine devam etmektedir. Aylık olarak genel kurul toplantılarımızı gerçekleştiriyor? alınan kararları ise yedi STK?dan oluşan sekreterya vasıtası ile icra ediyoruz. Ben sekreterya içerisinde görev yapıyorum. Şuanda www.basaksehirstk.org isimli web sayfamız faaliyettedir? Başakşehirliler bu sayfadan çalışmalarımızı takip edebilirler.Millet egemenliğini zayıflattığını duşunduğunuz hususlar nelerdir?
Aslında millet egemenliği bizim Avrupadan aldığımız ve tercüme ettiğimiz bir kavram değildir. Bizim medeniyetimizde de var olan ve yüzlerce yıl uygulanan bir olaydır. ?icma-i ümmet? bizim medeniyetimizin ürettiği ve uyguladığı bir kavramdır. Bakın 30 ağustos zafer bayramını daha dün kutladık. İstiklal harbını yapan ve bu zaferleri kazanan Birinci Meclisidir. Birinci Meclis ?icma-i ümmet? ile oluşturulmuş ve beklide bugüne kadarki en demokratik? en katılımcı ve temsil kabiliyeti en yüksek meclisti. Bugün uzlaşamaz dediğimiz bir çok kesim (Batıcı? İslamcı? Kürt? Türk? Alevi? Sünni?) o mecliste vardı ve ülkenin bağımsızlığının kazanılması ülküsü üzerine birleştiler ve başarılı oldular. 23 Nisan 1920 de Ankarada toplanan Birinci Meclis esas bu devletin kurucu unsurudur. Önce millet Meclisi toplandı ve sonra orduyu kurdu? ardından da Cumhuriyeti. Demek ki devletimizin temeli de Milli iradenin tecellisi ile oluşmuştur. Öyle başkalarının düşündüğü gibi devleti ordu falan kurmamıştır.Bizim esas problemimiz de budur zaten. Birinci Meclisin istiklal harbini kazanmasından sonra dağılmış ve yerine tamamen farklı bir meclis oluşturulmuştur. Bu meclis ve sonraki dönemlerde oluşan meclis yapısı birinci meclisten farklı bir anlayış benimsedi. Zaten oluşma biçimide çok sıkıntılıdır. CHP Genel merkezinden seçilen ?müntehib-i sani? lerin seçtiği mebuslar yeni meclisleri oluşturdu. Hakimiyetin Osmanlı hanedanından millete geçmesi beklenirken? hakimiyetin askeri ve sivil bürokrasiyi temsil eden CHP ye geçtiğini görürüz. CHP?nin bakış açısı iki yönden sıkıntılıdır. Birincisi bu millet kendi kendini yönetemez? zaten yönetecek kabiliyete ve bilgiye sahip değildir? o zaman biz yönetiriz ve Milletin geleceği ile ilgili kararları biz alırız. İkincisi ise Devletin bekasının her şeyden üstün tutulması? hatta milletten bile üstün tutulması anlayışıdır. Oysa devletler millete hizmet etmek için kurulmuş bir araçtır. İşte 1946 yılında yapılan seçimlerle millete gidildiği zaman Millet tavrını ortaya koymuş? 1950 seçimleriylede bu zihniyete dur demiştir. 1960 ihtilalı aslında yukarda saydığım anlayışın eski gücünü kazanma mücadelesidir. İhtilalle beraber Milli iradeye ipotek koyulmuş? artık Millete gidildiğinde? 1950 seçimlerinde olduğu gibi kendilerine göre yanlış işlerin olmaması için 1961 anayasası yapılmıştır. 1961 anayasası milletin iradesinin tecelli etmesi gereken Meclis üzerinde yeni ve dokunulmaz yapılar oluşturmuştur. Bu durum 1980 darbesi ve 1982 Anayasası ile devam etmiş? 28 şubat sürecinde de bu işe son şekli verilmiş ve Millet iradesine ipotek koyan yeni yapılar o günkü seçilmiş Siyasiler vasıtasıyla oluşturulmuştur.
Nedir bu yapılar?
1921 yılındaki teşklat-i esası kanununda TBMM millet adına icrada tek yetkili organ olarak tanımlanmışken? 1924 değişikliğinde ve 1961 anayasasında TBMM?nin yetkileri sınırlandırılmış ve 1982 anayasasnda ?Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Türk milleti egemenliğini? anayasanın koyduğu esaslara göre? yetkili organları eliyle kullanır? denilerek millete ait olması gereken egemenlik yetkili organlara devredilmiştir. TBMM millet adına egemenliği kullanan organlardan sadece bir tanesidir ve bu yetkiyi belirli kayıt ve şartlarda kullanabilecektir. Gelinen noktada şuanda sitem şu şekilde işliyor. Yasama yetkisi TBMM dedir ama bu yetki hem şekil hemde esas açısından Anayasa Mahkemesi denetimi ile sınırlanmaktadır. TBMM?nın yapığı yasalar Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasanın değiştirilmez üç maddesine aykırı bulunmakta ve kendisine verilmeyen bir yetki ile yasaları esas açısından sakncalı bularak iptal etmektedir. Yürütme yetkisi ise çeşitli organlara iyice dağıtılmıştır. İç ve dış güvenlik tayın tespit MGK tarafından? askeri tayin ver terfiler YAŞ tarafından? yargı bürokrasısının iş ve işlemleri HSYK tarafından? yüksek öğrenimi planlama ve yönetme YÖK tarafından? para politikasının tayın ve tespiti TCMB tarafından? kamunun diğer alanlarındaki planlama ve düzenlemeler ise üst kurullar tarafından yapılmaktadır. Bakanlar Kurulu bu yapı içerisinde yürütme gücünü kullanmaya çalışmaktadır. Bakanlar Kurulunun yaptıkları ise Danıştayın denetimine tabidir. Burada da Danıştay şekil yönünden kanunlara uygunluğu denetlemeyi değil esas açısından incelemeler yaparak fiilen yürütmenin yerine geçmektedir.Peki bu anayasa değişikliği bu sorunları halledecekmi?
Bakın? bizim asıl sorunumuzu çözecek şey bu anayasada değişiklik yaparak gerçekleşmesi mümkün değildir. Millet iradesine dayanan yeni bir anayasa yapılması şarttır ve bu en kısa zamanda gerçekleştirilmelidir. Ancak gelinen noktada böyle bir anayasa yapılması ortamı henüz gerçekleşmediği ortadadır. Halihazırda önümüze gelen bir anayasa değişikliğidir. Bu değişiklik kısmı de olsa bazı iyileştirmeler yapmaktadır. Onun için bu değişikliklerin olması bir adım olarak kabul edilmeli ve değişiklikler referandumda onaylanmalıdır. Yapılması gereken şey aslında yeni bir anayasanın yapılmasıdır. Bu işi yapacak olanlar Politikacılardır. Bizler sivil toplum olarak taleplerimizi iletiriz ve politikacıların bu talepleri yerine getirmesi için baskı yaparız. Şuanda Sivil Toplum Kuruluşları aslında yapılanları yeterli bulmuyor? ama eskisinden daha ileridir diye destek veriyor.Anayasa değişikliği referandudan geçmezse ne olur?
Ben böyle bir değişikliğin reddedileceğine aklımdan bile geçirmiyorum. Ancak referandumdan çıkan sonuç ne olursa olsun Biz Sivil Toplum Kuruluşları olarak yeni anayasa yapılması talebimizi seslendirmeye devam ederceğiz. Milletimizin önüne gelen ve kendi hakimiyetini kuvvetlendirecek olan bir değişikliğe hayır demesinin mümkün olacağını sanmıyorum. Eğer olursa ülkemizdeki az önce detaylı anlattığımız sistemin ve unsurlarının büyük bir zafer kazanacağı da ortadadır. Belki böyle bir şans uzun bir süre bu milletin önüne bir daha kolay kolay gelmez? getirmezler. Onu için çok bilinçli bir şekilde her türlü siyasi düşüncelerimizi kenara bırakarak sadece ve sadece Millet egemenliğini güçlenmesi düşüncesini gözeterek sandığa gidip değişikliğin olması yönünde oylarımızı kullanmak zorundayız.
BaşakşehirRehberi.com Olarak bizlere verdiğiniz bilgilerden dolayı size çok teşekkür ediyorum Basaksehir STK Platformuna başarılar dileriz.