28 Ocak 2019
Kardeş Olduğumuzu Unutmamak! 

Kardeş Olduğumuzu Unutmamak! 

‘Mü’minler sadece kardeştirler; öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’a karşı sorumlu davranın ki, O’nun merhametine mazhar olasınız!’ (Hucurat Suresi 10)

Rabbimiz bizlerin kardeş olduğunu söylüyor. Peki bizler kardeş gibi mi davranıyoruz? Yoksa birbiriyle sürekli kavga halinde olan iki küçük çocuk gibi mi davranıyoruz. Diyebilirsiniz ki o çocuklar da kardeş zaten. Evet, kardeşler ama onlar biraz kavga eder sonra hiçbir şey olmamış gibi birbirlerine sarılırlar. Hele siz o çocukları birbirinden ayırmaya çalışında bir görün bakalım size ne yapıyorlar. Peki biz öyle miyiz? Bizler Müslüman olan ama bizim gibi düşünmeyen diğer kardeşlerimizle sürekli cedelleşme / tartışma halindeyiz. Yolda yürürken kıyafeti uygunsuz birini gördüğümüzde hiç rahatsız olmazken sarıklı, cübbeli, sakallı ya da çarşaflı ve peçeli birini gördüğümüzde artık rahatsız oluyoruz. Neden? Çünkü hemen aklımızdan yobaz bir tarikatçıdır, hurafelerle dolu bir inanışı vardır, Işid taraftarıdır gibi düşüncelere kapılıyoruz. Bizler alemlere Rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti değil miyiz? Rabbimiz Fatiha suresinde bizlere, sadece kendimize değil tüm inananlara dua ettirmiyor mu? Yani bir bakıma, sen kardeşin olmadan bir hiçsin demek istemiyor mu?

Bakın, Rabbimiz Hucurat Suresinin ‘ancak mü’minler kardeştir’ ayetinin devamında bizlere nasıl sesleniyor: 

‘SİZ ey iman edenler! Hiçbir kişi ve zümre bir diğer kişi ve zümreyi hor görerek alaya almasın: belki diğerleri berikilerden daha değerli olabilirler. Yine bir kısım kadınlar da diğerlerini (böyle) görmesinler: ötekiler onlardan daha değerli olabilir. Asla birbirinizi itibardan düşürmek için karalamayın ve (kötü) lakaplar takarak yaralamayın: iman ettikten sonra fâsıklıkla anmak-anılmak ne berbat bir şey! Ve kim (bu tür davranışlardan) pişmanlık duyup vazgeçmezse, işte zalim olanlar onlardır.’ (Hucurat Suresi 11)

Rabbimiz bizlere, hiçbir kişi ya da zümreyi hor görmememizi ve onlarla alay etmememizi öğütleyerek, belki onlar sizlerden daha değerli olabilirler diyor. O zaman ne oluyor bizlere de insanlara doğruları anlatmak, onlara hayrı söylemek yerine inandıkları şeylerle alay ediyor ve onları hor görüyoruz. Bizim amacımız insanları Hakka ve hayra çağırmak ve onları cennetle müjdelemek mi yoksa onların inançlarıyla dalga geçip onları cehennemle müjdelemek mi? İnsanlara Kur’an’ı anlatacağımıza birbirimizle didişmekle meşgulüz. Sosyal medya da İslam’dan habersiz milyonlarca insana Hakkı anlatmak yerine, Müslümanlar olarak birbirimizle cedelleşiyoruz. Tekfir hastalığını bir tarafa bırakıp, insanlara Kur’an’ı nasıl anlatabiliriz? Diye düşünmeliyiz. Bizim gibi düşünmeyen, dini algısı bizim gibi olmayanları cehenneme yollamak yerine ‘dün ben de öyle düşünüyordum ve değiştim. O kardeşimde yanlışlarından vaz geçebilir. Ben bunun için ne yapmalıyım’ diye düşünmeliyiz. 

Yine Rabbimiz Hucarat Suresinde bizleri uyarmaya devam ediyor:

‘Siz ey iman edenler! (Birbiriniz hakkında kötü) zandan şiddetle kaçının! Unutmayın ki zannın bir kısmı ağır bir vebaldir! Birbi¬rinizin gizli saklısını da asla araştırmayın ve birbirinizin gıybetini etmeyin! İçinizde ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanan biri var mı? Bakın, tiksindiniz işte! 

Sözün özü: Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincine varın! Kuşkusuz Allah tövbeleri kabul edendir, kullarına merhametlidir.’ (Hucurat Suresi 12)

Rabbimiz, iman edenlerin birbirleri hakkında her zaman iyi düşünceler beslemesini istiyor. Bizlerin, birbirimiz hakkında olumsuz düşüncelerden şiddetle kaçınmamızı söylüyor ve bunun bir vebal olduğunu da bizlere hatırlatıyor. Ayrıca birbirimizin ayıplarını araştırmamamızı ve kapalı kapılar ardında olanları da merak etmememizi söylüyor. Peki bizler ne yapıyoruz? Karşımızdakilerin niyetlerini okuyor, kardeşlerimizle ilgili bilmediğimiz konularda ahkam kesiyoruz. Sosyal medya bizim dünyaya açılan kapımız olması gerekirken, biz bu kapıyı kardeşlerimizle nasıl kavga edebiliriz alanına dönüştürdük. Elbette herkese, bildiğimiz ve inandığımız konuları anlatacağız. Ama bunu yaparken Müslüman ahlakından taviz vermeden yapacağız. Hiç kimseye hakaret etmeyeceğiz, kötü söz söylemeyeceğiz, karşımızdakini küçümsemeyeceğiz ve sabrı hiçbir zaman elden bırakmayacağız.

Gelin birbirimize daha anlayışlı davranalım. Hucurat Suresindeki Rabbimizin öğütlerine kulak verelim. Müslüman kardeşimize karşı toprak gibi olalım. Onları cehennem çukuruna yollamak yerine nasıl cennette beraber oluruz diye düşünelim. Bundan sonra kardeşlerimize bir şey anlatırken şu kaidelere hep beraber uymak için çaba göstermeye var mısınız?

1) Öncelikle inandıklarının yanlış olduğunu düşündüğümüz kardeşimiz hakkında Rabbimize dua edip ve onun için istiğfar edelim.

2) Sonra onu doğru anladım mı diye araştıralım. Onun diğer konulardaki, düşüncelerine bakalım. Acaba inandığı bu konuyu ne kadar biliyor, bu konu hakkında okuduğu eserler var mı? Ona okuması için kitap tavsiyelerinde bulunalım.

3) Eğer varsa ortak tanıdıklarımız ondan maddi, manevi sıkıntılarını öğrenmeye çalışalım. Kendisi hakkında bilgi almaya çalışalım.

4) Şu kaideyi hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım. ‘Benim savunduğum doğrular içinde yanlışlar, karşıdaki kişinin savunduğu yanlışlar içinde doğrular’ her zaman vardır. Bu yüzden savunduğumuz şeylerin hepsinin doğru olduğunu ya da karşımızdaki kişinin söylediklerinin hepsinin yanlış olduğunu düşünmeyelim.

5) Bazen savunduğumuz konularda bilgi ve birikimiz yeterli olmadığından yanlışı savunmuş olabiliriz. Bu yüzden birini itham ederken çok dikkatli olalım. Yoksa yanlışı savunduğumuz için yıllarca bunun acısını çeker dururuz.

6) Şunu unutmayalım ki Rabbimiz peygamberine Firavun’a bile yumuşak söz söylemesini emrediyor. O zaman biz, Müslüman birine karşı çok daha dikkatli olmalı ve sözün en güzeli ile onunla konuşmalıyız.

7) Ve yapacağımız eleştirileri ve söyleyeceğimiz sözleri onu yenmek için değil, onu kazanmak için söyleyelim. Yıkıcı değil yapıcı olmaya her daim dikkat edelim.

Unutmayalım ‘bir adem, bir alemdir’ düsturu gereği bizim elimizle hakkı ve doğruyu bulan bir kardeşimiz bizim en büyük ahiret azığımızdır. 

Hakan Sarıhan

Bu yazı 3960 kişi tarafından görüntülendi.

Yorum Ekle

Tüm alanları doldurmak zorunludur