08 Aralık 2017
Kıyametin Fitili!

Kıyametin Fitili!

Kıyametin Fitili! Sizde Armageddon Bizde Melhame

Batının Ortadoğu'ya bakışı kuduz olmuş bir köpeğin ağzından çıkan salya gibidir.

Arap Dünyası, batının her kanlı operasyonuna neden finansal destek sunar?  Arapların bir birliği varsa bu birlik neden her zaman Amerika'nın ve İngilizlerin tekeli altında çalışır? Filistin bir Arap devleti ise neden yıllardır Kan Göleti içerisindedir?  Savaşlar ve çatışmalar neden hep Babil ve Mezopotamya merkezlidir?

İşte tüm bu soruların, cevap anahtarı ise, Mezopotamya ve Babil'de aranmalıdır.

Kıyametin Fitili Ateşlendi

Bu konuyu, Dinsel veya Kapital Emperyalist sömürge savaşı başlığı altında toparlamaya çalışsak ta, tüm kapıları tek bir anahtarla açılıyor.

Tanrının Kapısı (Babil): 1803 yılında New York'ta kurulan Babylon (Babil) Kasabası, 1872 yılında yeni Babil olarak resmen şekillendi. O yıllarda Dünya'da yeni dengeler değişiyor, İmparatorluklar bir bir yıkılıp yerine yeni devletler kuruluyordu. Dünya'da haritalar belirleniyor, yeni göçler oluşuyordu. Şu an Ortadoğu'da olduğu gibi.  Büyük Britanya'nın etkisinden sonra özgürlüğünü kazanan Amerika,  New York'u eski Babil gibi biçimlendirmeye başladı. Dünya Ticaret Merkezi (İkiz Kuleler) Babil kulesinin devamı niteliğindeydi.  Amerika'nın halkları köleleştirdiği sistemde, Para=Tanrı İnancını,  bu kulelerden tüm Dünyayı tek merkezcil yönetiyordu.  Ahit Kaynaklarında Babil: Karışıklık ve kargaşa demektir. Sümer kaynaklarında ise Tanrının kapısı anlamına geliyor.

Bush döneminde gerçekleşen Irak işgali ve ardından 11 Eylül saldırılarını gerekçe gösteren George W. Bush, önce Afganistan, ardından da Irak'ı işgal etti. Burada kıyametin ilk fitili ateşlenmiş oldu. Bu topraklarda toplam bir milyonun üzerinde insan yaşamını yitirdi. Sonuçları ise: Arap Baharı, Suriye'nin parçalanması ve oluşacak yeni devlet ve devletçikler.

Amerika'nın Cumhuriyetçi ve savaşçı eski Başkanı Ronald Reagan: "Armageddon'u yaşayacak nesil biz olabiliriz" derken Hıristiyanlık kutsal kitabında da yazan bu savaşın, öncüsü olmak istemiştir. Cumhuriyetçi Bush'un Ortadoğu'yu kan paletine dönüştürmesi bu olayın devamı niteliğindedir. Ortadoğu'da ki kıyametin ana anahtarını Amerika'daki son seçimler belirleyebilir. Cumhuriyetçi Donald Trump'un seçilmesi halinde Ortadoğu yeniden şekillenirken daha da kanlı bir hale gelebilir.

 Emperyalizmin, Din Savaşları adı altında şizofreni savaş gerekçeleri

Kapitalizmin, yaptığı bu hamleler sermaye savaşı mı, yoksa Dinler arası savaş mı olduğunu kestirebilmek çok zor.  Şizofreni derin devletlerin çıkar savaşları arasında kalan Ortadoğu halkları bir o kadar da Emperyalizmin ve Faşizmin, Din olgusuyla da karşı karşıya gelmektedir. Emperyalizmin tetikçi ve silahlı cihatçı örgütlerinin türbeleri havaya uçurması, tarihi eserleri talan etmesi ve İslamiyet'i deformasyon etmesi bunlara birer örnektir.

Ortadoğu'da ki örgütlerin sınıfsal değil de, dinsel odaklı olması ve dinin deformasyona uğraması, çelişmeler oluşturmaktadır.

Birinci ve İkinci paylaşım savaşları yeni Dünya düzenini oluşturma savaşıydı. Yer altı ve Enerji kaynakları zaman odaklı ve anlaşmalara dayalı paylaşılıyordu. Suriye savaşı hiç birine benzemiyor. Düşünün bir ülkeye Dünyanın her yerinden savaşçı akıyor. Cihatçı, Devrimci, Solcu, Psikopat, Seri katiller, Hapishane mahkûmları, Cinayet şebekeleri geliyor. 40 ülke kendi destekledikleri bir örgütle savaşma bahanesiyle Suriye'ye de savaşçılık oyunu oynuyor.

Savaşın mıknatısı herkesi kendine doğru çekiyor.  Sanki sihirli bir el tüm insanlığı Ortadoğu'ya davet ediyor. Emperyalizmle olan bir savaş mı bu? Din savaşları mı? Hiç kimse bilemiyor. Suriye'de akıllar durmuş sadece kan ve barut kokusu İnsanlığı doyuruyor. Ama İnsanlık en büyük sınavını bu savaşa bakarak veriyor.

Hıristiyan eskatolojisine göre Kitabı mukaddeste geçen, Altıncı Melek tasını Büyük Fırat'a boşalttı. Tanrı'nın büyük gününde olacak savaş için bütün dünyanın Krallarını toplamaya gidiyorlar. Büyük kent üçe bölündü. Tanrı büyük ‘‘BABİL''i anımsadı. En son bölümde ise Babil'in yok oluşu açıklanmaktadır. Hıristiyan inanışına göre Dünya'nın yıkılışı eski düzenin bozulup yerine yeni düzenlerin getirilmesidir.  1. ve 2. Dünya savaşlarının da genel geçer sebepleri sadece bunlardı.

Kanlı Suriye planı da bu doğrultuda gelişmeye devam ediyor. Suriye'nin Kuzeyi,  Kürt gruplara teslim ediliyor. Geriye kalan iki devletçik ise daha kanlı çatışmalar ve ölümlerden sonra şekillenecek. Irakta da bunun benzeri oldu. Irakta oluşacak yeni devletler, Suriye şekillenmesinden sonra oluşacak.

Büyük Babil'in yok edilmesi: Babil haritasına bakıldığı zaman şu an ki Ortadoğu planlarını görebiliriz. İran'ın Kapitalist bloğuyla uzlaşması, Emperyalizme Ortadoğu Anahtarını teslim etmesi anlamına gelmektedir.  Irak'ın toprak haritası net değil. Suriye adında bir ülkede yok artık. Sırada ki ülke ise Türkiye olacak. Amerika ve Rusya menşei ana hedef ise Türkiye'yi en geç Nisan ayına kadar savaşa sürüklemektir.  Emir erleri olan Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkeleri, Türkiye'ye yakınlaştırıp bu savaşa müdahil etmek istiyorlar. Türkiye içerisinde birçok grubu ayaklandırma planları devam ediyor. Oluşabilecek bir Türk- Kürt savaşı için gün saymaktadırlar.

Cenevre görüşmeleri ve Armageddon:  Armageddon, yani yeni Dünya düzenine göre Uluslar kendi aralarında anlaşma yapacaklardır. Ama bu anlaşma sözde kalacaktır. Cenevre görüşmeleri aslında Ortadoğu'yu yeniden şekillendirme görüşmeleriydi. Kararlar alındı ve her şey yürürlüğe girmiş oldu ama bu kararlar Armageddon da işlendiği gibi sözde kaldı. Amerika yine en iyi bildiğini yapacaktır. Halkları yok edip yeni bir harita çizecektir.  Rusya ve ABD hiçbir zaman bir birinden ayrılamayacaktır. Amerika, Rusya'ya kontrol edemediği Çin ve İran gibi ülkeleri denetleme görevi verdi.  Çin ve İran Ekonomisi kapitalizme teslim olup Emperyalist çıkarların hizmetine girdi. Karşıt bloklar yıkıldı.

Sonun başlangıcı ise Kuzey Suriye hattı bittikten sonra devam edecektir. Besleme tüm örgütler kendi aralarında bir biriyle çatışıp oluşabilecek iki devlet için çatışacaklardır.

Vekâlet savaşlarından Din savaşlarına

İkinci Dünya savaşından sonra hiçbir Hıristiyan ülkenin kendi arasında savaşmaması ve sürekli İslam coğrafyasında savaş çıkması akıllara Kutsal bir itiffak mı var sorularını getirir niteliktedir.

Hıristiyanlık İslam dinini kabul etmemekle birlikte, Hıristiyan Din bloğu Suriye'de ki İslami gruplara destek vermesi tezat bir durumdur. Avrupa'nın mülteci politikası da tezat olduğu kadar, Suudi Arabistan ve Ürdün gibi ülkelerinde mülteci politikaları, tezattır. Müslüman ülkeler Müslümanları Avrupa'ya yem olarak göndermesi sizce ne olarak açıklanabilir?

 Hıristiyanlık, Kur'an kaynaklarını kabul etmiyor. Kur'an kaynaklarında ise Büyük Din savaşı Hatay'ın Amik ovasında gerçekleşecektir. İslam inancına göre; Melhame-i Kübra çok büyük ve kanlı savaş anlamına gelmektedir. Bu savaşın yeri Hatay'ın Amik ovasıdır. İslam Eskatolojisine göre mehdinin gelme zamanı ile orantılıdır. Melhame savaşı bir anda değil de seri savaşlar ve yıllara uzanan savaşlar şeklinde olacaktır.

 İnanmış ve adanmış ve bir o kadar şizofreni ruh haline sahip olan, Hıristiyan ve Siyonist politikacılar Armageddon savaşını,  getirmenin tek koşulunun ise İslam dinini ve etkisindeki tüm mazlum halkları yok etmekle geleceğine inanmalarıdır. Bunun Dinsel etkisini Irak, İran ve Suriye üzerindeki denekleriyle görmekteyiz. Mezhepsel savaşlar, radikal örgütlerlerin toplu insan kıyımları ve bu örgütlerin kimlerin bünyesinde çalıştığı bunlara birer örnektir.  

Varoşlarda, suç oranı yükselir.

Varoşlardan, hırsızlık, uyuşturucu, fuhuş, seri ve azılı katiller çıkar.

Ama varoşları ‘‘SİSTEM''  doğurur…

Ortadoğu'nun ezilen ve mazlum halkları bir gün ortak bir noktada birleşecektir. Ezilenlerin ortak hareket refleksi, acılarıdır.  Önümüzde ki süreçte bu savaş daha çok şiddetli ve kanlı olacak. Emperyalizmin kanlı Din savaşları olgusunun karşısında mutlaka yeni bir Din savaşı olgusu çıkar. Umarım buda insanlığın kıyameti ile sonuçlanmaz.

Her acı intikamını mutlaka alır…

Bu yazı 2522 kişi tarafından görüntülendi.

Yorum Ekle

Tüm alanları doldurmak zorunludur