06 Nisan 2020
Kalıcı ve Ebedî  Olana Yatırım Yapmalıyız!

Kalıcı ve Ebedî Olana Yatırım Yapmalıyız!

Paranın ve pulun, malın ve mülkün, teknolojinin ve silahın bir işe yaramadığı çıplak gözle görülemeyen bir mikroba karşı uzmanlar yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor;

Temizliğe dikkat edeceksiniz, doğal ve temiz besleneceksiniz, düzenli uyuyacaksınız!

Şimdi dini inanç olarak, beşeri ilimler olarakta emredilen bunlardır. Peki biz ne yaptık, geçen süreci bir gözden geçirelim.

Allah temiz ve helal olandan yiyin diye bize emretti. Uzmanlar gıdayla oynamayın, daha çok para kazanmak için insanların sağlığını bozmayın diye yıllardır uyarıyorlar. Biz bunları dikate almadık. Tek derdimiz vardı, daha çok para kazanmak... Bakın şimdi yiyebileceğimiz doğal ürün bile bulamaz hale geldik. Şehirlerde köy kahvaltısı arıyoruz. Köyden tanıdıklar varsa, daha fazla para ödeyip köyden bir şekilde doğal ürün getirtmeye çalışıyoruz. Ancak köylerde de genç nüfus kalmayınca ürün yetiştiren de kalmadı. Ve sonuç olarak doğal ürün bulamıyoruz. Yediklerimiz bize şifa olması gerekirken bela oluyor. Hemen hemen her ürünün içinden kanserojen madde çıkmaya başladı. Ispanaktan bile zehirlenmeye başladık. Şimdi bizi ayakta tutsun direnç versin diye yediğimiz ürünler, bizi yavaş yavaş zehirliyor.  Allahın verdiği temiz oksijeni bile kirlettik. Aldığımız her nefes bizi güçlendirmesi ve rahatlatması gerekirken oksijen de bizi ağır ağır öldüren bir zehire dönüşmüş durumda.

Şimdi şahsi kazanç için bunu yapanlar da biz de,  paranın değil de helal ve temiz olan yiyeceğin bizi koruduğunu ve paranın hiç bir işe yaramadığı gördük. Bunu hepimiz en ince ayrıntısına kadar öğrenmiş ve hissetmiş durumdayız. 

Sağlığı hiç birşeyle satın alamayacağımızı ve sağlıktan daha önemli bir şey olmadığını anlamış bulunuyoruz.

Inşallah içinden geçtiğimiz bu günlerden ibret alır, dersler çıkarır ve geleceğimizi temizlemek adına güzel sonuçlar çıkarırız.

Ancak geçmişte ve tarihte şahit olduklarımıza baktığımızda insanlar  başlarına gelen uyarıları dikkate almamış ve sonucunda daha büyük bir bela ve musibetle yerle bir edilmişler. 

Bu konuyu sadece bir örnekle anlatacağım ve geçeceğim. 

“Andolsun ki biz, Firavun ve çevresini belki öğüt alıp düşünürler diye yıllar yılı kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık.” (Araf Suresi: 130)

 

“Bunun üzerine, ayrı ayrı mucizeler olarak üzerlerine tufan, çekirge, haşerat, kurbağa ve kan gönderdik. Yine büyüklük tasladılar ve günahkâr bir kavim oldular. (Araf Suresi: 133)

Azim olan Allah doğru olanı söyler.

Değerli dostlar; tüm dünya bedene musallat olan, çıplak gözle görülemeyen bir mikroba karşı tek vücut olmuş savaşıyor.  Önlemler alıyor, durdurmaya çalışıyor.

Ancak şu anda tüm çalışmalar  yetersiz  Allah'ın izniyle dünya bunu da atlatacak. Ben inanıyorum. Ancak alınması gereken dersler alınacak mı? Yunus peygamberin kavmi gibi gördüğümüz musibet karşısında secdeye kapanıp kendimize çeki düzen mi vereceğiz yoksa diğer 24 peygamberin kavimleri gibi "Konuşmayı bırak nerdeyse artık gelsin şu azap" deyip uyarıyı ciddiye almayıp helak olup gidenlerden mi olacağız. 

Bize Kuran'da 25 peygamber kıssası anlatılır. Helak olayını hak eden insanlara son uyarıların yapıldığını, uyarıyı dikkate almayanların helak olduğunu Allah bizlere haber verir. Sadece Yunus peygamberin kavmi geri adım atıp hatalarını anlayıp Allah'a boyun eğdiklerinden, Allah üzerlerine hak olan azabı kaldırdığını yine Kuran'da bizlere ibret alalım diye anlatıyor.  Aslında Allah, Kuran'da bize onlarca misal, örnek ve uyarılarda bulunuyor, anlamadığımız için musibet ve belalarla farklı uyarılar yapıyor. Uyarıları dikkate almayan insanlar için de, artık öldükten sonra hesap vermek üzere geri dönüşü olmayan bir ceza ile karşı karşıya geleceklerini ısrarla ve tekrarla söylüyor.

Allah'ın sünnetullahı bu.

İnanmayan ve farklı düşüncede olan insanlar farklı okumalar yapabilir. Farklı sonuçlar elde edebilirler.  Biz inanan insanlar olarak bu durumları böyle okumaya ve anlamaya çalışırız.

Son söz olarak asıl konuyu bağlamak istediğim yer şurasıdır;

Değerli arkadaşlar,  bedeni rahatsız eden bir mikroba karşı böylesine ayağa kalkıp  devasa  önlemler alıyoruz.  Ancak ruhumuzu, zihnimizi, vicdanımızı ve ahlakımızı yerle bir eden davranışları ve yaşam tarzını değiştirmiyor,  bakış açımızdaki hataları görmezden geliyoruz.  Ruhumuz en ağır manevi hastalıkların pençesinde kıvranırken, vicdan bizi terk etmişken ve zihnimiz karanlığa gömülmüş kendi benliğinden başka bir şeyi düşünmez hale gelmişken bu durumlara karşı da acil önlemler almamız gerekmiyor mu? 

Ruhumuzun yaralarını, zihnimizin bulanıklığını ve vicdanlarımızın sancısını hissedemeyecek kadar kafalarımızı kuma sokmuş olamayız. 

Bedeni hastalıklar bir şekilde kontrol altına alınır. Ancak tarih hep yaptığını yapacak ve tekerrür edecektir. İnsanlar bedeni hastalıklarına verdiği mücadeleyi, ruhi ve ahlâkı hastalıklara karşı da vermedikçe sonuç değişmez, değişmeyecektir. "Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek ahmaklıktır." der Albert Einstein.

Dipnot: Temiz bedenlerin ve sağlıklı vücutların olabilmesi için, sağlıklı ruhların, tertemiz vicdanların ve ahlaklı toplumların olması gerekmektedir.  

Zira beden sağlıklı olsa bile ruhun, vicdanın ve ahlâkın bozuk olduğu bir yerde bedenin sağlıklı olmasının hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur. Ne kadar sağlıklı olursa olsun beden toprak olacak, ruh ise sonsuza ulaşacaktır. Geçici olana yaptığımız yatırım kadar, kalıcı ve ebedî olana da yatırım yapmamız duasıyla. Sevgi, muhabbet ve sağlıcakla kalınız.

İbrahim Aydın / DogruCevap Eğitim Kurumları Başakşehir

Bu yazı 3363 kişi tarafından görüntülendi.

Yorumlar


Avatar

Mücahid | 12-04-2020 14:29:43

Çok güzel bir yazı Allah razı olsun ????


Yorum Ekle

Tüm alanları doldurmak zorunludur