Mehmet Hammutoğlu
Dünyanın en büyük mısır üreticisi olan Amerika, 2. Dünya Savaşından sonra yeryüzündeki gücünü iyice pekiştirmek için “ marshall planı” adıyla içinde Türkiye’nin olduğu 16 ülkeye yardım paketleri gönderiyor. Marshall yardım planından faydalanmak isteyen ülkelere “mısırözü yağı alma” ön koşulu getiriliyordu. Bu durum Ege ve Akdeniz Bölgeleri gibi zeytin cenneti olan ülkemize nasıl kabul ettirilir
….yutturulur…..
Amerika, bize bu yardım paketleri yanında okullarda küçük çocuklara dağıtılmak üzere süt, çikolata, yumurta, margarin gibi temel gıdalardan tutun her şey gönderiyor. ve sevimli oluyor.
..............işte ayrıntı burada............
O zaman Amerikan güdümüne girmiş politikacılarımız
İnsanlar zeytinyağından uzaklaşıp margarin tüketsin diye, zeytinyağının ısındığında kanser yaptığına dair yalan yanlış iddialar ortaya atılır…
Türk insanı, bu tarz haberlerle zeytinyağından uzaklaştırılıp, margarine alıştırılır.
Politikacılarımız öncülüğünde birçok Zeytin Ağacı yerlerinden sökülür……..
Bu Dönemde Türkiye’de ilk margarin fabrikası kurulur.
Ayrıca Zeytinyağı da, Amerika tarafından Dolar karşılığı alınır, mısırözü yağı TL karşılığı satılır.
..............Bu da yetmez……….
Zeytinyağını kötülemek için bir türkü sipariş edilir: “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman…”
Zeytinyağının kötülendiği bu türküde, Mustafa Kemal Atatürk'ün 'milletin efendisi' olarak adlandırdığı köylü için "Senin gibi cahile, ben efendim diyemem" denildi.
"Basma da fistan giyemem" sözleriyle fabrikasıyla Cumhuriyet'in ilk yıllarının simgesi olan ve halkın çok sevdiği basma kumaşına ve fistan elbiselere gönderme yapıldı.
zeytinyağlı yiyemem aman,
basma da fistan giyemem aman.
senin gibi cahile,
ben efendim diyemem aman.
İnsan gerçekten hayret ediyor; ne kadar güzel kandırılmışız değil mi?
Bu gün acaba neler planlanıyor?