14 Aralık 2017
Bol keseden hamaset, Kudüs bizim namusumuzmuş.

Bol keseden hamaset, Kudüs bizim namusumuzmuş.

Bol keseden hamaset.
Kudüs bizim namusumuzmuş.
Herkesin namusu evdeki kızıdır.
15 yaşında elinde telefonla bir başına bıraktığınız kızlar sevgili avına çıkıyorlar.
Kudüse bi gelme sen.
Evine çeki düzen ver.
Ben Kudüs namustur demem.
Daha büyük namus Kabe nin dibine gökdelen soktular ve müslümanlar (!) oradan Kabeyi seyretti.
Onlar mı namuslu.
Uyan sabah oldu Müslüman.
Yüreğimizde Kudüs falan yok, bırakın.
Kırmızı halılar, teşrifatlar, başkanımlar, mirimler, üstadlar, seramik fırınından çıkmış hatunlar, mercedesinden inen delikanlılar, duvar boy afişlere basılan boydan fotoğraflar, beğeniler, paylaşımlar, para, para, para var.
Aynaya baka baka yalan söylemeyi bırakalım.
İyi bir hamle olabilir bu.
Dürüstlük.
Peygamberimizin peygamber olmadan önce dahi başladığı ve hiç bırakmadığı sünneti.
Sonra duygularımız.
İlk onları öldürdük biz.
Eskiden evlerde yapılan sohbetleri biliyorum.
Gelen Allah için gelirdi anlatmaya, gidenler de dinleyip ibret alırdı.
Giderken ve dönerken aynı adam olmazdık.
Değişirdi babam. Heyecanlanır, üzülür, bir şeyler yapardı.
Şimdi profesyonelleştik.
Çağırınca milyarlar vermek zorunda olduğumuz hocalarımız oldu.
Telefonlarına zaten ulaşamayız.
Menajerlerine ulaşabilsek, daha ne isterdik.
Şimdi Kudüs dünyanın ağası tarafından itine verildi.
Bulutlanan havanın yağması kadar doğal bir durum.
Travmalar iyidir.
Bünyenin uyuşukluğunu atmasına yardımcı olur.
Makamlar, kırmızı halılar, rezidanslar bizim oldu aşkımızı yolda unuttuk.
Geri dönemeyiz ama belki pişman olup eksiklerimizi telafi için ilme, adalete ve sanata yatırıma başlarız.
Aşk başka türlü doğmaz.
Herkesin gönlü ferah olsun Kudüs daha önce de düşmüştü daha sonra da geri alınmıştı.
Bizim düşen bir kalemiz varsa eline telefon verip susturduğumuz, televizyon alıp mutlu ettiğimiz çocuklarımızdır.
Vasıfsız bir buçuk milyar vasıflı on milyonun önünde diz çökmüştür.
Kendi işletim sistemi, telefonu, stili, sanatı, edebiyatı olmayan ümmet arsadan başka şeylere de yatırım yapmaya başlar inşallah.
İsrail, Arap halkının tepelerindeki nemrutlardan nefret ettiğini biliyor.
Erdoğan'ı sevdiklerini de biliyor.
Kudüs hamlesine Erdoğan sert çıkınca, sen Osmanlı değilsin küstah diye çıkışları, tokatı yiyince küfretmeye, seni anneme söyleyecem diyen çelimsiz çocuğun feryadına eş değer.
Biraz daha öyle söylene söylene gider bir halt da edemez.
Esas düşman, ebu cehil soyu.
Kuşlar, kertenkeleler, yılanlar şişinir.
Kendini büyük gösterir.
Aslanların böyle bir derdi yoktur.
Geleni yıkar.
İnsan da cehaletiyle kuş gibi hafif, karakteriyle sürüngen tabiatlı ise kibirlenir.
Soyluluk (asalet) ve kibir eşleşmez.
Hiç rastlamadım.
Pek alışkın olmadığın için toplumun bazı durumlara aşırı tepki vermesi karşısında "ne yapacağım, ne yapmam lazım benim şimdi" türünden endişeler içine doğabilir.
Sakin ol.
Gerçekten.
Kapılarını ölümün açıp kapattığı şu dünyada dünyevileşen toplumun tepkilerini kendine ölçüt alma.
Bir şey yapmak istiyorsan sana abi, hoca, dost tavsiyesi.
İbranice öğren.
İstersen nerede, nasıl, bulabileceğini biliyorsun.
Bilmiyorsan sor özelden sana söyleyeceğim.
Öğrenince ne mi yapacaksın.
İçindeki kini, nefreti, muhabbeti İsrail'in midesine yumruk gibi oturtabileceksin.
İngilizce öğren.
Yazabilecek, konuşabilecek, anlatabilecek kadar.
Arapça öğren.
Senin vereceğin umuda muhtaç milyonlarca genç var.
Rusça öğren. Sana ihtiyaç duyulacak zamanlar geliyor.
Çince öğren.
Ama ne olursa olsun öğren.
Yarın insanlar eleman alırken falanca mitinge katılmış, filanca toplantıya katılmış olmak diye şart koşmuyorlar.
Kaç makalesi, kitabı var; meşhur hocalardan ders almışlığı, görüşmüşlüğü, referansı var mı diye soruyorlar, dil puanı istiyorlar.
Falanca memleketten geldiler konuşabilecek var mı diyorlar.
Gaza gelme, getirmelerine müsaade etme.
Kudüs düşmedi.
Sen düşmediğin müddetçe kimse düşmez.
Sen internete düşüp, kitaptan yüz çevirirsen kudüs, kabe mesele değil, oturduğun ev düşecek.
Seni şampanya gibi köpürtüp düşmanlarının üzerine fışkırtmak istiyorlar, düşme onların ellerine.
Kullandırtma kendini.
Ruhun altından, bitcoin'den daha değerli.
Sonsuz cennetin hangi dünyevi bedeli olabilir.
Olayları iyi süz lütfen.
Yahudi buraya kadar sadece işini yaptı hiç reklam yapmadı.
Biz ise paso kudüs reklamı yaptık.
Top kimde kaldı gör.
Bağıranlar değil işini yapanlar muzaffer oldu.
Allah adam kayırmaz.
Sen inandın diye sana torpil geçmez.
Kim çalışıyorsa ona karşılığını verir.
Bak verdi gördün.
Kendini deş, tanı, açığını bul, zaaflarını yönet, başkasına muhtaç olmayacak bir helal geçim için cehd et.
Bundan daha büyük cihat yok.
Ben konuşursam çocuklarım ne yer ne içer korkusu bu ümmeti bu kadar şahsiyetsizleştirdi.
Sen tesisatçı ol, tuhafiyeci ol ama kitabına göre yap ne yaparsan.
En iyisi, en ahlaklısı, en çalışkanı ol.
Kendini bul ve kendi yolunda yürü.
Seni yem karşılığı sürüsüne katmak isteyene yününü ver, sütünü ver ama etini verme.
Beynin sana Allah'ın emaneti. Bu dünyada sünnetullah işler.
Çalışan kazanır.
Bir şekilde kazanır.
Çalışmanın yollarını bul ve izzete talip ol.
Başkasının koltuğunda basamakları çıkarsan senden yorulduklarında merdivenden aşağı bırakıverirler.
Genç kardeşim…
Toplumda yer edinmenin iki yolu var.
1. Yer edinmişlerin yanında baş ve ... oynatarak, gürültü yaparak kontenjan doldurmak
2. Hakikatin, fıtratının, doğrunun, kabiliyetin peşine düşüp bulunduğu yeri doldurmak.
İlkini becerebilirseniz genç yaşta büyük mevkilere gelir orta yaşta ya kaybedersiniz ya da daha bir yalanmak zorunda kalırsınız.
Ölene kadar dünyayı ve dünyalığı hesap ettiğiniz için ölümden sonrası zor olur.
İkincisini becerebilirseniz maddi sıkıntı yaşarsınız.
Geç yaşta eviniz arabanız olur.
Fakat zaman içerisinde oluşturduğunuz güven ve olumlu aura, günü gelince hiç beklenmedik bir nimetin başına geçirebilir de geçirmeyebilir de.
Ölümden sonrası için kolay bir hayat yaşamış olursunuz.
Benim tavsiyem yok.
Sizin aklınız hangisine yatıyorsa artık.
(Ahmet Bayraktar)
"İşte bütün mesele:
Ya mücevher olup tarihteki yerini almak yani kendi olmak;
ya da basit bir takı olarak başkaları tarafından süs eşyası gibi kullanılmak.
Tercih bize kalmış..."
(İhsan Fazlıoğlu)
Kudüs, Trump Towers İstanbul'a dikilirken ve Kâbe'nin dibindeki Osmanlı Kalesi yıkılıp yerine İngiliz gökdeleni yapılırken başına gelecekleri çoktan hissetmişti...
Ve o zaman çıkmayan sesleri Allah'a havale etmişti...
Soma'daki maden faciasında ölen madenciler, bankalara olan kredi borçlarını ödemek için çalışıyorlardı...
O madencileri bankalara borçlandırdığınız zaman Kudüs elden çıkmıştı...
Bu türden örnekleri yazsak, buradan Kudüs'e kadar liste uzar gider...
Bunu ne kadar anlatabiliyorum bilmiyorum...
Hiçbir işgal, birden bire ve nedensiz olamaz...
Evvela akıl, sonra ahlâk yiter...
Sonra çağınız ve mekânınız...
Siz akılsızlığı, ahlâksızlığı ve riyakârlığı terketmedikçe her şey yitip gider...
(Mehmet Sabri Genç)

BasaksehirRehberi.com / Sosyal Medya Seçmeleri

Bu yazı 2750 kişi tarafından görüntülendi.

Yorum Ekle

Tüm alanları doldurmak zorunludur